
Kitap okumayı hep çok sevmişimdir. Özellikle yaz aylarında ve tatillerde dört tane kitabın arkasında gizlenerek, gününü huzurla geçiren bir aileden geliyorum. Üniversitede yavaş yavaş hayatın kargaşasına yenik düşmeye başladı bu alışkanlığım.
Erbil Sivaslıoğlu ve Kerem Güneş düzenli kitap okumaya vakit ayırabilen o imrendiğim insanlardan olmakla kalmamışlar, aralarındaki kitap alışverişi ve samimi sohbeti insanlarla paylaşabilmek için Book Serf adında bir websitesini kitap severlere sunmuşlar. Bu platformu bir ortak kütüphane olarak düşünebilirsin. “Kitapları o kadar çok seviyoruz ki kütüphanelerimizde toz toplamalarını izlemek bize acı veriyor,” diyor ikili.
Peki sistem nasıl işliyor? Önce Bookserf.com’da sana sunulan yüzlerce kitaba göz atıyorsun. Daha sonra tek yapman gereken, ödünç almak istediğin kitabın altına yorum yazmak. Kitap sahibi sana ulaşıyor ve geriye sadece uygun bir yer ve zaman ayarlamak kalıyor! İnternetin hayatın merkezine oturduğu günümüzde, yüz yüze güzel bir sohbet eşliğinde yeni kitaplar, insanlar ve fikirler tanımak ender bir ayrıcalık bence. Book Serf bu iki uç kavramı harmanlayarak tam kıvamına getirmiş.
Kitaplarını Özgür Bırak
Book Serf’te kitap paylaşanların sayısı on kişiye ulaştı ve başvurular hızla devam ediyor. Erbil ve Kerem’den onay alan adaylar sadece yabancı kitap paylaşıyorlar. Nedenini sorduğumda, “insanlar kolayca ulaşamadıkları kitapları bizde bulsun, rahatça ödünç alabilsin istiyoruz” diyor Erbil. Kendisi de Kerem de geniş birer kütüphaneye sahip. Artan talep üzerine bulunması zor Türkçe kitapları da paylaşmaya başlamayı düşünüyorlar. Book Serf bugün sadece İstanbul’da kullanılsa da yakında Türkiye’nin büyük şehirleri ve Berlin’de de kitap paylaşılabilmesi için alt yapı çalışmaları sürüyor.
Book Serf ekibi iki haftada bir aralarına yeni katılan, tanışmak ve sohbet etmek isteyen kitap severlerle buluşuyor. Zaman zaman ilginç çalışmalarla da karşımıza çıkıyorlar. Genco Gülan ile iş birliği içinde hazırladıkları ödünç sergi 6,5’u takipçileri arasında paylaşıma sundular. Arasında “Kavgayı Kesmek” gibi çarpıcı eserlerin bulunduğu sergiyi ilk olarak ünlü fotoğrafçı Ali Taşkıran ödünç almış. Benim en çok ilgimi çekenlerden biri ise yılbaşından önce Asmalı Mescit sokaklarında planladıkları bir buluşma. Kitapları önce kaplamışlar sonra da üzerlerini ilgi çekici mesajlarla süsleyip ziyaretçilere gelişigüzel dağıtmışlar. İlginç etkinlikleri ve hoşsohbet toplantıları kaçırmaman için Facebook ve Twitter hesaplarını takibe almanı tavsiye ederim!
![]() |
---|
![]() |
![]() |
![]() |
Kitabım, Ben ve Nevzat
Book Serf’un zengin kitaplığını saatlerce karıştırdıktan sonra sonunda kitabımı seçtim ve mesajımı attım. Ertesi gün Nevzat’tan hızlı bir cevap geldi. Biraz konuştuk, zaten aynı mahallede oturuyormuşuz, paylaşımı başlatmak için bir yer belirledik.
Nevzat çok severek paylaşıyor kitaplarını çünkü farklı ilgi alanları olan yeni insanlarla tanışmayı ve kütüphanesinde yıllardır yaşattığı kitaplarıyla ilgili yeni yorum ve bakış açılarını dinlemeyi çok seviyor. “Birine bir kitap vermiştim,” diyor Nevzat, “kitabı geri verirken bana Kadıköy’de bir kahve ısmarlamak ve sohbet etmek için eşiyle birlikte geldi.” Yurtdışında tanışıp evlenerek Türkiye’ye taşınan bu çiftin hikayesi Nevzat’ı çok etkilemiş. “Her kitap ödünç verdiğimde, böyle ilginç insanla tanışıp, kitaplara ve dünyaya onların gözlerinden bakma şansı yakalıyorum sanki” diyor.
Hayat Okulu, Seks ve Botton
Ben, Alain de Botton’un How to Think More About Sex (Cinsellik Hakkında Nasıl Daha Fazla Düşünülür) adlı kitabını ödünç aldım. The School of Life (Hayat Okulu) kavramını hiç duydun mu? İşte bu kitap, o okulun çatısı altında yazılmış.
Modern filozof ve akademisyen Alain de Botton, 2008 yılında kendisi gibi düşünen birkaç arkadaşıyla The School of Life’ı kurmuş. Bu okulda Felsefe, Fransızca ve Ekonomi gibi sıradan üniversite dersleri bulamazsın. “Gençliğimden beri üniversiteyi hep hayatın önemli kavramlarını inceleyebileceğim, etkileyici insanlarla tanışıp daha akıllı, olgun ve ilginç bir insan olabilme şansını yakalayabileceğim olağanüstü bir yer olarak hayal etmiştim” diyor Alain de Botton ve ekliyor “maalesef günümüz üniversiteleri seçilen spesifik ana dala yönelik eğitim vermeyi hedefliyor ve nedense bu konunun çok da dışına çıkmanın iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorlar.” The School of Life kapılarını halka açmış bir üniversite adeta; ama orda, ilişkilerin zorlukları, iş hayatının beraberinde getirdiği doyumsuzluk ve mutsuzluk, paranın veya seksin insan hayatındaki yeri gibi hayat ve günlük yaşam felsefeleri işleniyor.
How to Think More About Sex de bu felsefeyle yazılmış mükemmel bir kitap! Kalabalık bir ortama girdiğinde neden köşede duran o adamı seksi buluyorsun da, koltukta oturan bir diğerine karşı tamamen kayıtsız kalıyorsun? En basit cinsel içgüdüden, hayvansal diyebileceğim dürtülere, fetişlere ve insanın neden sekse ihtiyaç duyduğuna ışık tutmakla kalmıyor, ayni zamanda okuyanın geçmişine ve karakterine ayna tutarak kendini çok daha yakından tanımasına ve içinde yaşadığı toplumu anlamaya başlamasına yardımcı oluyor.
“Seks olmasaydı insanlar kurşun geçirmez yaratıklar olurlardı. Reddedilmeyi, utancı bu kadar samimi bir şekilde tanımak mümkün olmazdı. Saygıdeğer koşullar altında yaşlanıp, sayılarda veya kelimelerde kendimizi kaybederdik. Sıradan bir para, statü ve zeka hiyerarşisi içinde kaybolup gitmememizin tek nedeni, seksin insan hayatında yarattığı o gerekli telaş ve düzensizlik.”
- Alain de Botton

Yani benim anladığım, insan doğasındaki cinsel mekanizma, bizi mükemmellikten uzaklaştırıyor ve böylece o gerekli karmaşadan verim ve zenginlik doğuyor! Sen ne dersin?
Paylas:
Begen:
Yazı: Ümit Kınoğlu