
Fındıklı'da Mebusan Yokuşu'nda bir yer. Eksi birinci katta küçük bir sahne. Ama 5 dakika sonra herhangi bir yerde değilsin. Kendi içinde yaşadığın dünyanın rahatsız edici taraflarıyla yüzleşmekte, karşında olanları bazen garip bir mizah anlayışı bazense suçlulukla izlemektesin.
Çok eleştirilen bir tarzdan bahsediyorum. 90'larda İngiltere'de ortaya çıkan "inyourface" akımı cinsellik ve şiddet gibi hayatın biraz daha görmezden gelinen kısımlarında olan biteni yüzümüze vurma niyetiyle yazılmış oyunlarla doğmuş. Sansürsüz bir performans. Oyunlar size durumları anlatsa da çözümlere ulaştırmadığı için absürd dramaya, Roma tiyatrosuna benzetilmiş ve eleştirilmiş. Fakat bu, deneyimlememek için bir sebep değildi.
Bu akımın Türkiye’deki sayılı temsilcilerinden Craft Tiyatro’da Enkaz oyununu izleme fırsatı buldum. Oyunun detaylarındansa çekiciliğinin nereden geldiğini anlatacağım. Sahnede aslında pek de görmek istemediklerin var. Hayatın içinde olan ama belki kimseye söylenmeyen, bilinen ama dışa vurulmayan, belki sadece yalnız kaldığında itiraf ettiğin, sadece senin bildiğin şeyler var. Ama bilirsin, tüm bunlara oturup güldüğümüz de olur; ağlayıp küstüğümüz de.
Bu bir anlık da olsa Batman filminde Joker'in kazanmasını istemeye benziyor. İçimizde karşı koyamadığımız o “Joker kazanırsa ne olacak” beklentisini, bir katman daha inersek "Joker kazansın ama pişman olsun, kendisi vazgeçsin, imana gelsin" arayışını bulacağız. Bu sahnedeki merak da öyle bir merak.
Rahatsız Mı Oldun?
Yazı: İklima Doğan
Enkaz bize 10 kişinin hayatından kesitler sunuyor. Bu 10 kişinin kimi toplumdan yara almış, kimi o yaralayanmış ama sonuçta hepsi bir enkazın altında kalmış. O enkazı belki itiraf edebilmenin rahatlığı çekecek seni belki de yüzleşmenin; "bak herkesin başına bir şeyler geliyor" dedirten rahatlığı...
Oyun bir mesaj vermiyor, "şunu şöyle yap" demiyor. Seni bir eyleme ittiriyorsa ne ala. Fakat gizli kapaklı bile böyle bir amacı yok, çok usturuplu belli ediyor. Bu ustruplu ortamda en güzel şeyse sanatçıyla olan iletişimin kocaman bir salonda yaşanamayacak kadar ön planda olması. In your face oyunların hepsi böyle midir bilinmez ama seyirciyle direkt iletişim içinde ve oyuna tutunmasını sağlayan bir performans.
Kendinden mutlaka bir şeyler bulacaksın. O aralıksız 80 dk su gibi geçecek. Bir gurup samimi insanla samimi bir ortamda oturup hayata bir pencereden beraber bakacak ve belki şaşırmayacaksın ama yaşayacağın deneyim iz bırakacak.
Hepsi biribirinden yetenekli oyuncular Amerika'lı yazar Neil LaBute'nin bu oyunu Enkaz'a hayat verdiler. Konuya onların açısından bakabilmek adına yönetmen yardımcısı Başar Bahar da aradık cevapları;




Oyuncuları nasıl etkiliyor bu akım? Herkes bu kadar argo, açık, net ve rahatsız ediciligi olan rollere sıcak bakmayabilir belki.
Oyuncu penceresinden bakıldığında hepimizin alt kişiliğinden dışarıya çıkarttığımız bir takım uç noktalar var . Oyuncu bunları karaktere yakınlaşmaktansa, kendi içinde zaten hali hazırda var olan hisleri bularak karakteri kendine çekmek zorundadır. İşte o zaman bir tip halinden çıkıp, rol yapmamaya ve de olma haline geçebilir. Bu oyunun karakterleri uç görünse de aslında sürreel karakterler değildir. Bu insanlar dünyada varlar. Oyuncularımız bu tarz rolleri oynamaktan gayet memnunlar çünkü konvansiyonel karakterleri canlandırmak , onların gelişimine bir katkı sağlamaz. Sadece sahne kondisyonlarını arttırır. Bu karakterleri çalışırken ise kendi içsel yolculuklarını yapıp, saklı kısımlarını keşfetmenin zevkine varıyorlar.
Oyunu Türkçe ye uyarlarken yumusattınız mı? Rahatsız ediciliginden çekinceniz oluyor mu hiç? Dengelemek için bazı degisikliklere itiyor mu bu sizi?
Oyunu uyarlarken bayağı bir değişiklik yapmak zorunda kaldık. Nihayetinde metinde İngiltere'ye özgü espriler ve de seks tabirleri mevcuttu. Türkçeleştirmek epey bir vaktimizi aldı açıkçası. Bu akımın mutlak savunduğu öğe gerçekçilik olduğu için bunu yumuşatmak istemedik . Seyircilerde elbet rahatsız olanlar olmuştur ve olacaktır da ama bizim ulaşmak istediğimiz seyirci kitlesi zaten gerçek bir şeyler izlemek istiyor. Günlük hayatta konuşmadığımız biçimde bir şeyleri karşıdan duymak bizce daha da rahatsız edici bir durum . (Örnek : hergele, alçak herif , lanet olasıca gibi.)

Oyun takvimi için Craftiyatro.com'u ziyaret edebilirsin. Salon oyundan 10 dk önce açılıyor. Erken gidersen yukarıda atölye bölümünde ufak bir cafeleri var, işin mutfağına pek yakın…
İyi Eğlenceler!