Hangi bölümlerde egitim gördünüz? Çogunlukla basın-yayın, sinema-televizyon gibi tahmin yürütebilir miyiz?
Cihan: Öyle bir tahmin yürütürseniz yanılırsınız, çünkü aramızda sadece Mustafa Kemal’in böyle bir eğitimi var. Ben mesela Mekatronik Mühendisliği mezunuyum. Esasına bakarsanız Sokak Röportajları, sinema-televizyon geçmişi veya eğitimi gerektiren bir şey değil. Gündemi okuyabilmek, halkın düşüncelerini ve reaksiyonlarını az çok tahmin edebilmek önemli. Bu bağlamda baktığınızda belki aramızda sosyoloji okumuş biri olsaydı iyi olabilirdi diye düşündüm şimdi (gülüyor).
Koray: Sinema-televizyon okumamış olsak da hemen hemen hepimizin fotoğrafa ilgisi var. Basın-yayın okumadık ancak hepimizin eli kalem tutuyor yeri geldiğinde. Eğitimini almamışsanız bile, iyi bir algınız varsa, karşınızdakinin hissettiklerini yansıtabilecek bir soru ile sokağa çıkıp, keyifli bir röportaj çekmeniz mümkün.
Dikkat! Sokakta Mikrofon Var

Yolda yürürken bir anda sana mikrofon uzatıp, hiç beklemediğin bir soru sorsalar tepkin ne olurdu? Kimisi arkasına bile bakmadan “O da neydi öyle” diyerek uzaklaşıyor, kimisi kameranın verdiği heyecanla soruyu bile duymadan “Artık ünlüyüm” tribine giriyor, kimisi çizgisini hiç bozmadan cevabını veriyor ve başı dik yoluna devam ediyor…
Verilen cevapların çoğu zaman kahkahaya boğduğu, kimi zamansa düşündürdüğü bu soru-cevap oyunu sokaklarda her an karşına çıkabilir. Öyle bir durumda anla ki Sokak Röportajları ekibiyle karşı karşıyasın.
Kimler vardır bu sokak röportajları ekibinde, ne yapar, ne ederler, soruları nasıl bulurlar, gündemlerini nasıl seçerler… Biz merak ettik açıkçası, e merak edince de durmak bilmedik tabii ki. Ekibe ulaştık ve bu sefer onların soruyla uzattıkları mikrofonu biz kendilerine çevirdik.
Tanıştırayım…
Sokak Röportajları’nın hikayesi ile başlayalım. Nereden çıktı bu fikir? Nasıl hayata geçti?
Cihan: Aklımdaki en eski hatıra Uludağ’da telesiyejle yukarı çıkarken, ilk röportajımızın konusu olan “Belediyelerin köpeklere hayvan muamelesi yapmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu birbirimize sorup güldüğümüz andır. Benim için fikir burada filizlenmeye başladı. Ekipmanları tamamlandıktan sonra ilk röportajımızı İstanbul, Yeniköy Sahil’de yaptık. İnsanlara yaklaşıp soru sormaya çok çekiniyorduk o zaman. Reddedildiğimizde nasıl üzülüp sinirlendiğimizi hatırlıyorum. Bugün geldiğimiz noktadaysa artık çekingenliğimiz yok, daha az reddediliyoruz ve reddedildiğimizde de teşekkür ediyoruz.
Koray: Turkiye’de “sokak röportajı” denince akla geleni değiştirmek, yepyeni bir cizgi ile fark yaratmak, kaliteli, eğlenceli ve etkileyici röportajlar çekmek için çıktık sokağa! Sokağa çıkınca fark ettik ki o kadar renkli, sıcak bir milletiz ki bu işin tutmaması imkansız.
M. Kemal: Çocukluktan beri tanışan dört arkadaşın senelerdir Internet üzerinden yapılan güzel projelere gıptayla, hayranlıkla ve özenerek bakması sonucu ortaya çıkan “abi ya bu siteyi yapanların bizden fazlası ne”, “ah be abi bu fikir benim aklıma gelmişti bak adamlar bizden önce davrandı görüyor musun”, “bu çocuklar bile ünlü oldu ya bir şey demiyorum” muhabbetleri sonucunda ortaya çıktı Sokak Röportajları. Birisi yapacaktı zaten, bu sefer biz erken davrandık.
Twitter’da 2.500 takipçiyi astınız, Facebook’ta da neredeyse 80.000’e ulastınız. Sosyal medyada bu kadar ilgi göreceginizi tahmin ediyor muydunuz?
Cihan: Bunlardan daha önemlisi YouTube abone sayımızın 40,000’i geçmiş olması. Bu Türkiye’de bizim alanımızda çok az kanalın yakaladığı bir rakam. Böyle bir başarı esasında sürpriz değil çünkü hep düşüncemiz kaliteli bir yapımın hak ettiği ilgiyi ve başarıyı göreceği olmuştu. Biz bu kaliteyi insanları sorularımızla küçük düşürmeyerek yakaladık. İnsanlara Sokak Röportajları’nın halkın fikirlerini merak eden ve bunu samimiyetle yansıtan bir yapı olduğunu hissettirebildiğimize inanıyorum.
Koray: Sosyal medyadaki başarımızın bir diğer sebebi de gündemi iyi takip etmemiz. Twitter’da her gün farklı başlıklar trending topic oluyor. Bu başlıkları aramızda konuşup, yorumlar yapıyoruz. Fakat çoğu zaman halk bu konularla ilgili ne düşünüyor bilmiyoruz. Sosyal medyanın sanal gündemini sokaktaki insanlara sorunca çok farklı cevaplar alabiliyoruz. Bu yüzden aynı şeyleri duymaktan sıkılmış Twitter ve Facebook ahalisi bizim röportajlarımızı ilginç buluyor.
M.Kemal: Bizimki gibi insan odaklı projelerin sosyal medya entegrasyonu en üst seviyede olmalı. Youtube’a videolarımızı izlemeye gelenler kadar altlarına yazılan yorumları okumaya gelenler de var. Biz izleyici entegrasyonu olmadan Sokak Röportajları’nı düşünemiyoruz.
Yazı:
Biraz klise olacak belki ama, soruları nereden buluyorsunuz? Soracagınız soruyu belirlemede güncel konuların önemi nedir?
Cihan: Sorduğumuz soru ilgi çekmeli ve mümkün olduğunca fazla kişiye ulaşabilmeli. Bunları akılda tutarak aramızda karar veriyoruz. Gündem, sorularımızın üzerinde etkili oluyor. Bu noktada sosyal medyayı kullanıyor, güncel ve trend olan konuyu sokaklara soruyoruz. Esasına baktığınızda sokağın çoğunluğu sosyal medyada yok. Biz sosyal medyada olmayan kesimin de güncel konulardaki fikirlerini merak ediyor ve paylaşıyoruz.
Koray: Gündem ilk önceliğimiz. Reyhanlı’da yaşanan patlamanın ardından medyada uygulanan sansürü göz önüne sermek için örneğin, iki gün içinde çekimleri ve montajı tamamlayıp konuyla ilgili röportajımızı yayınladık. Gündemle aynı anda sunduğumuz röportajlar her zaman sosyal medyada bir adım önde oluyor.
Soruları yoldan geçen herhangi birine mi soruyorsunuz? Yoksa “bak su kisiye sorarsak ilginç cevaplar alabiliriz” gibi bir düsünceniz oluyor mu?
Koray: Bazı kişilerin dış görünüşleri kesinlikle düşünce tarzlarını yansıtmıyor. Dışarıdan çok entellektüel görünen bir kişi hiç doyurucu cevaplar veremeyebiliyor. Aynı şekilde durgun görünen bir teyzeden çok keyifli yanıtlar alabiliyoruz.
Jaki: Behiye Teyze’de olduğu gibi. Burada gerçek amaç eğlence odaklı gitmek değil farklı fikir ve görüşleri almak. Eğlence doğal olarak ortaya çıkmış oluyor zaten.
Cihan: Soruları sorarken amacımız her kesimden insanla temasa geçebilmek. Bu sebeple evet, sokaktan geçen herkese soru sorabiliriz. Ama tabii ki de bazı kişiler farklılaşıyor ve onlardan güzel bir röportaj çıkacağı daha ilk gördüğünüz an belli oluyor. Bu tür karakterlere her zaman sempatimiz var, onları seviyoruz (gülüyor).
En sık karşılaştığımız eleştiriyse bazı kesimlere röportajlarımızda yer vermediğimiz yönünde. Böyle bir durum yok, bu durumun esas açıklaması bazı kesimlerin röportaj vermeye meyilli olmaması. “Kim Bu Gezi Parkındakiler” röportajımız hakkında örneğin, “Neden sadece Gezi Parkı’ndaki insanlarla röportaj yaptınız” gibi çok mana veremediğimiz eleştiriler almıştık.
Röportaj yapacak birilerini bulmakta zorlanıyor musunuz? İnsanlar çekiniyorlar mı mikrofonla imtihan edilmekten?
Cihan: Röportaj yapacak insan bulmak Türkiye’de her zaman kolay olacak diye düşünüyorum. Çünkü insanlar bir mecraya demeç vermek, fikirlerini anlatmak için çok hevesliler. Herkesin her konuda bir fikri var. Bilgi sahibi olması gerekmiyor, mutlaka bir fikri oluyor. Tabi bu durum röportajlardaki komediyi besleyen önemli etkenlerden biri haline geliyor.
Zaman zaman çekinenler de oluyor ama bunun nedeni insanların zamanında bu tarz işlerle rezil edilmeleri. Bizim sorularımıza baktığınızda böyle bir durum yok. Bilgi sorusu sorup onları kötü duruma düşürmeye çalışmıyoruz. İnsanların demeçlerini onlarla dalga geçmek için kullanmıyoruz. Sadece ve sadece anlık düşüncelerini paylaşıyoruz.
Koray: Bu işe başlamadan önce sorsanız görüşüm kesinlikle “Nasıl bu insanları bulacağız” şeklinde kaygılı olurdu. Fakat Sokak Röportajları hayata geçtiği ilk günden beri hemen hemen her çekimde “Bana da sorar mısınız”, “Pardon, konu nedir”, “Cevaplayabilir miyim” şeklide tepkiler alıyoruz.
Jaki: Bu süreçte ben reddedilmeyi ve bunu sorun etmeden yola devam edebilmeyi öğrendim. Reddedilme korkusu ortadan kalktıktan sonra cevap almak konusunda rahatladık. Eskiden sokakta yürüyen birini durdurmak zorken şimdi herkesle röportaj yapabiliyor, en azından isteyip istemediklerini sorabiliyoruz.
Bugüne kadar en çok etkilendiginiz soru ve aldıgınız en ilginç cevap nedir?
Cihan: Beni en çok etkileyen röportaj “Kim Bu Gezi Parkındakiler” oldu. Aldığımız her cevapta duygulandım, gururlandım, heyecanlandım. Bir an önce röportajı montajlayıp siteye koymak, herkesle cevapları paylaşmak istedim. Röportaj bittiğinde Mustafa Kemal’le birbirimize baktık ve “bu iş oldu” dedik. Sonrasında ulaştığımız izlenme rakamları ve aldığımız geri dönüşler de bunu kanıtladı.
M. Kemal: Benim için de “Kim Bu Gezi Parkı’ndakiler” röportajının yeri ayrıdır. İnsanlara televizyonlarda penguen izlettikleri günlerde Gezi Parkı’nın kalbine gidip, oradaki insanların aslında kim olduğunu göstermek ve bunun milyonlara ulaşmasının verdiği haz tarif edilemez.
Koray: Bana en çok keyif veren, içinde çok çeşitli görüşler barındıran röportajlar oluyor. Ateizm ve eşcinsellik gibi olguların Türk halkının farklı kesimleri tarafından çok değişik şekillerde algılanması, halk olarak ne kadar geniş bir yelpaze olduğumuzun kanıtı aslında.
Jaki: Beni en çok etkileyen ağlamak üzerine yaptığımız röportajdı. Soru ile karşı karşıya kaldıklarında insanların yüzlerindeki değişimi gözlemlemek çok farklı bir duygu. Geçmişlerine gidip acıları ile üstü kapalı da olsa bir bağlantı kuruyorlar ve bu gözlerinden okunuyor. Eminönü’nde sizinle dalga geçtiğini düşündüğünüz bir adam en son çocuğunu dövdükten sonra ağladığını anlattığında olduğunuz yere çakılıyorsunuz.