top of page

Kaybedenlerin Kazananı

Can Gox Hakında Bilinmeyen Gerçekler
"Hayata hiç bir sekilde tutunmuyorum. Akısına bıraktım. Anlar benimdir. Sonuç olarak bugün varsa, tarih bugünün içinde."
- Can Gox

Can Gox'u çoğu insan gibi ben de Kaybedenler Kulübü'yle tanıdım. Haydar Haydar denilince akla öncelerde Müslüm Gürses veya Müzeyyen Senar gelirken daha sonralarda Can Gox gelmeye başladı. Kötü mü oldu? Hayır. Hayatımıza yeni bir ses katılmış oldu.

Saçı, sakalı, sesi ve söylediği şarkılarla ülkemizdeki müzik kalıpları dışında bir iş yaptığı kesin. Böyle insanlar pek sevilmezken Can Gox'a duyulan hayranlık ilginçtir. Devir değişiyor galiba.

 

İzmir konseri öncesi kaldığı otelde Can Gox'un konuğu olduk ve birlikte çok keyif bir sohbet gerçekleştridik.

 
 
Çogu insanın aksine İstanbul Kartal’ı seviyorsun.

 

Kartal'ı seviyorum çünkü orada okudum. Sabah 7'de evden çıkıp akşam 4'e kadar… Gençliğimin çoğu Kartal’da geçti. Okula pek uğramazdım. Orkestrada olmamın da etkisiyle belki, sürekli kaçar ve etraftaki bilardo salonları, kafeler, alkol tüketilen yerlerde takılırdık. Kartallıyım diyebiliriz.

 

 

Gençken de küpe takarmıssın, saçın sakalın bir tarzın varmıs.

 

O zaman bu kadar kolay değildi işler. Küpe olduğu için bile sokaktan tepki geliyordu. Dövebiliyorlardı insanı. Koluna mahallenin ağabeyleri girip köşeye çekebiliyorlardı. Biz de onlara karşı durduk. Bu bakı her zaman vardı. Şimdi daha rahatız. Saçlar uzun, küpeler istediğimiz gibi dolaşabiliyoruz. O zorlukları yaşamak gerekir. Şimdi ne kadar anlatsam öğüt veriyormuş gibi olur.

"Türkiye'deki entellektüelitiye karsıyım. Agzına pipo alıp, boynuna fular takıp, 10 saat konusan adamlardan degilim.”
 
- Can Gox
Haydar Haydar, Neredesin Sen gibi güçlü, sahibine yakısan ve bir çok coverının da basarısızlıkla sonuçlandıgı o kült sarkıları yorumlamak riskli olmuyor mu?

 

Cesaret işi diyorsun. Ben sesime güvendiğim için bir şey yapmıyorum, gönlüme güveniyorum. Metnin sahibine saygı, bestenin sahibine saygı, onları yad etmekten başka bir şey değil bizim yaptığımız. Saygı ve sevgi çerçevesinde, dürüstlüğü de bozmadan bu şarkıları yorumlarsan eğer gerçekten yorumlamış olursun. Ama şarkının şöhretine, başarısına sığınmak istiyorsan sahtekarlık yapmış olursun. O zaman da o işler bize uymuyor. Biz bununla ilgili herhangi bir amaç gütmeden, sadece gönlümüzden koparcasına ve insanlara hediye etmiş gibi düşünerek şarkıyı yorumluyoruz.

 

 

My Woman, Wrong Side of the Road, Melancholy Man Gibi parçalarını Shazam'ladıgında Can Gox ismini görünce Türk olduguna inanmayıp "Ken Goks" diye okuyan insanlar var.

 

Olimpos'ta beş kişiden üçü İngilizce konuşuyordu benimle. "Oğlum, Türkçe konuşun!" diyorum, "Aaa, ağabey sen Türk müsün?" diyorlar. Böyle şeylerle çok sık karşılaşıyoruz. Eğitimim caz olduğundan şaşırıyor insanlar.

Baban akordeon çalıyormus, sen gitar çalıyorsun. Akordeonu hiç düsünmedin mi?

 

Vallahi akordeonu dinlemeyi seviyordum. Küçükken oynuyordum, çok karışık bir cihaz. Öyle oturup da "Ben akordeon öğreneyim" demek için çok vaktin olması gerekiyor. Tezcanlı biri olduğum için sadece babamın makineyi kırmaktan başka bir şey yapmıyordum. O da bizi kırıyordu zamanında. Orasını burasını kurcalayıp ses çıkarmaya çalışıyordum. Ondan sonra babam bana org aldı. Müzik hayatım onunla başladı diyebiliriz. Ama kulak babamdandır!

 

 

Mutfagında piserek basladıgın ve giderek yüklesen 12 yıllık bir çalısma hayatın vardı. Bu hayatını bırakıp müzige dönmek zor oldu mu?

 

Zor olmadı. İç sesimi dinledim. Bu arada Blues Mobile'le müzik yapıyordum. Sahne çalışmalarım devam ediyordu ama tabii hobi olarak. Kaybedenler Kulübü, Haydar Haydar derken dengem bozuldu. İş hayatıyla müzik hayatı birbirine girdi. Müzik hayatı ağır basınca ben de işi bıraktım. Kimseye sahtekarlık yapmak istemem.

 

 

Gündüzleri Göksun, aksamları Gox olmak kisilik bölünmesine yol açıyor muydu?

 

Aynen öyle; şizofren gibi bir hayat yaşıyorduk. Akşamları Gox olarak sahneye çıkıp 500-600 kişiye şarkı söyle, gündüz git e-mail'ler at, salak salak toplantılara gir… Öyle saçma bir hayatım vardı. Şimdi o taraf kapandığına göre hayatıma GOX olarak devam ediyorum.

"Hayattan bir beklentim yok" diyorsun. Nasıl olur da hayattan beklentisi olmayan bir adam bu kadar "büyük" parçalar yapar?

 

E tabii planlamadan yaparsan öyle olur. Ben senin için bir şarkı planlarsam bu dürüstçe gelmez bana. Çünkü ben sana oynamış olurum o zaman. Biz ortaya bırakmayı tercih ediyoruz isteyen alsın diye. Yoksa ben birinin kaşına, gözüne, boyuna şarkı yaptıktan sonra ne anlamı var ki müziğin. Aşk için söylemiyorum, o başlangıcımız.

16 yasında çıkmaya baslamıssın sahnelere. O zamandan bu zaman neler degisti?

 

Küçük Can. Çok şey değişti. Zamanında bir tane monitörümüz olursa çok mutlu olurduk, şimdi herkes "niye bende çift monitör yok" diye ağlıyor. Bir kayıt yapabilmek için 6 ay stüdyo köşelerinde sürünürdük, şimdi herkesin evinde kayıt stüdyosu var. Artık enstrümanları çok rahat bulabiliyoruz. Biz bir akustik gitarı yurt dışından getirtebilmek için yurt dışına gidecek birinin karşımıza çıkmasını beklerdik. Şimdi 200 liraya gidip dönüyorsun. Bizden öncekiler asıl büyük sıkıntılar çekmiş. Özellikle darbe zamanında çok ağır şeyler yaşamışlar.

 

 

Her sahneye çıktıgında o 16 yasındaki Can'ın heyecanını yasıyor musun?

 

Bu yalan gelir bana. Bence herkes aynı heyecanı taşımaz. Ben çok heyecanlanmıyorum, sadece o gece çok güzel bir şey yaşayacağımı biliyorum. Hata yaparım diye heyecanlar yalan. Canlı yayında heyecan yaşayabilirsin, ama ben niye heyecanlanayım ki dostlarımın karşısına çıkarken? Benimle bir şey paylaşmak için gelen insanlarla özlem gidermek için çıkıyorum sahneye, heyecanlanmak için değil. 16 yaşından beri sahneye çıkan adamın neresi heyecanlanır sahneye çıktığında? Ancak televizyon gibi bilmediğim bir yerde heyecanlanırım. Canlı yayın tecrübem çok fazla yok. Dilim sivri olduğundan heyecanlanırım canlı yayınlarda da.

 

 

Güzel günler görecek miyiz?

 

Tabii ki niye olmasın. Bir şüphen mi var? Hiç şüphen olmasın, çok güzel günler geliyor.

Begen:
Paylas:
bottom of page