Prada
Koleksiyonuyla bana her zaman ilham olan, hiç de hayal kırıklığına uğratmayan sayılı tasarımcılardandır Miuccia Prada. Bu koleksiyonu da, Ocak ayında Milano’da yapılan erkek giyim koleksiyonunun devamı “Art 2” oldu. Almanların kültürü, onların avant-garde akımı ve bir de film yapımcısı Rainer Werner Fassbinder ilham kaynağı olmuş modacımıza. Süse daha az yer verip, karanlık bir konsept yaratmış. Her defilede olduğu gibi, bunda da oversize paltolar kalbimdeki yerini aldı. Daha nice ölçüsüz koleksiyonlar görmek dileğiyle…
Jil Sander
Defile girişini derin derin teneffüs ettiğim marka geliyor şimdi sırada. Renk geçişlerinden başklayacak olursam, soft bir çalışma olmuş. Jil Sander markasının tasarım ekibi, anonim kendileri, ehh çokta mükemmel bir iş çıkarmamış. Tamam bunu paylaşmamın en büyük sebebi bu defilenin alanında olmam. Lakin bir de minimal tasarımları çok beğeniyorum. Canlı renklerden yana bir insan olsam da, siyah, beyaz veya pudra renklerden de ödün veremiyorum. Yılan derisini başka markalarda da göreceğiz, bunda da görüyoruz ve asla sevemeyeceğim bir desen olacak kendileri. Ne gerek ya, ne gerek!
Moschino
Jeremy Scott’ın olduğu ve uçuk bir şeylerin olmadığı bir şova ben şov demem arkadaşım. Moschino için ilk tasarımlarını yapan Jeremy Scott’tan, uzun sezonlar konuşulacak bir koleksiyon gördük hep beraber. Franco Moschino ile el ele verip, McDonald’s olsun, Chanel’in kült tüvit kumaş ceket ve elbiseleri olsun, SpongeBob ve supermarket outfitleri olsun, ‘insan gerçekten hayret ediyor’ durumuna geldik. McDonald’s patates iPhone kaplarını daha uzun bir süre Instagram’larda göreceğimize eminim ki hala etkisi devam ediyor. Moda dünyasını salladığı kesin fakat değişime uğratacak kadar olduğunu düşünmüyorum. Yine de böyle renkli şovlara her zaman ihtiyaç var.
Front row dediğimiz, defilede en ön sırada oturan canım ünlü kesiminden bu şovun konuğu Katy Perry idi. Kendisi kalkmış Amerika’lardan gelmiş, gelmiş de defileyi de 1 saat rötara uğratmış.
Milano Moda Haftası
Bana bir espresso bir de kısa paça lütfen...
Moda haftasının 2, 3 ve 4’üncü günlerinde Milano’daydım. Kısa yazımda da bahsettiğim gibi, MFW’in bendeki yeri her zaman ayrıydı. Fakat gidip görünce, o yer daha da sağlamlaştı!

Yazı: Burcu Erim
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() | ![]() | ![]() |
![]() |
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() |
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() | ![]() |
FENDI
Paris Fashion Week’te kendisinden çok çok daha bahsedeceğim canım Karl Lagerfeld’i burada da anmak istiyorum. Anmak derken, kendisi Fendi markasının tasarımcısı, anmayıp ne yapacağım. İlk baktığımda koleksiyonunu çok beğenmemiştim fakat biraz derine inince, etkilendiğimi belirtmek isterim. Açılışı, elinde Karl oyuncağı ile, kaşlarını deli gönlüme bağladığım Cara Delevingne yaptı. Koleksiyonda Mohawk esintileri olarak çokça kürk görebilirsiniz ki artık kürkten bıktım ve orjinal kürke karşı bir moda editörü olduğumu burada özellikle belirtmek istiyorum. Evet bir estetiği var ve çekimlerde de çok şık duruyor, fakat kullanılırsa da sahte kürk kullandıldığını ve bunu da belirtmek gerektiğini düşünüyorum. Karl Lagerfeld, Billie Holiday’in “Violets for your furs” şarkısından ilham alarak böyle bir koleksiyon çıkarmış. Aslında hem vahşiliği (kürklerle), hem de masumluğu (orkidelerle) sembolize etmiş. Romantik bir gezi olmuş bana sorarsanız. Orkideleri de kürklerin arasına yerleştirmesi, ne anlatmak istediğini tam vurgulamış. Yaptığı patchwork işleri, bu romantik havasına da inanılmaz bir etnik yolculuk katmış. Bana azıcık da Chewbacca havası verdiğini de söylemek istiyorum.
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() | ![]() |
EMILIO PUCCI
Desenlerini çok sevdim, çıkar onu bebeğim! Pucci’nin kültleşmiş desenleri tabii ki yine var fakat bu sefer beş senelik markanın tasarımcısı Peter Dundas, kendi Norveçli köklerine dönmeyi tercih etmiş. Ehh, insan toprağını her daim anıyor demekki. Vatan millet Sakarya. Norveç’in soğuklarını alıp, buraya örme kazaklar, kısa kollu, püsküllü sweatlerini getirmiş. Biraz önce dediğim Pucci desenlerini de unutmamış. Ülkesinin soğukluğuna karşı da sıcak renkleri kullanmış. Böyle zıtlıklar adeta bebeyim değil de ne! Bu arada bana her ne kadar parlak, boncuklu desenleri, Roberto Cavalli’yi anımsatsa da, hatta buna elbiselerinin kesimleri de dahil, yine de çok soğumadım.
![]() Gucci | ![]() Gucci | ![]() Gucci |
---|---|---|
![]() Gucci | ![]() MSGM | ![]() MSGM |
![]() MSGM | ![]() MSGM | ![]() Giorgio Armani |
![]() Giorgio Armani | ![]() Giorgio Armani | ![]() Giorgio Armani |
![]() Roberto Cavalli | ![]() Roberto Cavalli | ![]() Roberto Cavalli |
![]() Dolce & Gabbana | ![]() Dolce & Gabbana | ![]() Dolce & Gabbana |
![]() Dolce & Gabbana | ![]() Dolce & Gabbana | ![]() Etro |
![]() Etro | ![]() Etro | ![]() Etro |
Sıradaki markalarımız da, sevipte kavuşamayanlara gelsin; Gucci, Msgm, Giorgio Armani, Roberto Cavalli, Dolce & Gabbana, Etro...
Paylas:
Begen:
![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|
![]() | ![]() |
Defilelere geçmeden önce yakaladığım sokak stillerini göstermek istiyorum. Normalde zaten çekimden fırlamış gibi görünen insanların fashion week günlerindeki renkliliğini anlatmaya kelimeler yetmez. O yüzden ben de Jil Sander defilesi öncesi fotoğraf makinesini kaparak birbirinden güzel insanları görsele döktüm. Ağzımın kulaklarımda olduğunu tahmin ediyorsundur. Benim anladığım, orada defileye davetli olman önemli değil. Ruhuna en yakın kombini yap, giyin, eline içeceğini al ve insanları seyret. Terapi gibiydi benim için.
Bunun yanında defileleri takip etmekten de geri kalmadım tabii. Ve takiplerimi yaptıktan sonra, favorilerimi sizlere sunmaya hazır hale geldim.